iftar sofraları ve davetleri 3
iftar sofraları ve davetleri 3
Bugün, iftar sofraları ve davetleri ile ilgili paylaşımlarımızın üçüncüsünü yayınlıyoruz.Ramazan ayı boyunca, bildiğimiz ve becerebildiğimiz kadarıyla ramazan ve iftar sofrası ritüelleri ve gelenekleri ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Umarız beğenirsiniz.
“Sultan
Mahmut devrinin ünlü Şeyhülislamlarından Dürrizade’nin şikemperverliği, ( ŞİKEMPERVER; damak tadına ve boğazına düşkün, lezzetsiz bir yemeği yemek yerine aç
kalmayı tercih eden, yani güncel deyimle "GURME".) pek
meşhurmuş.
Padişah,
Ramazan ayı içinde bir gün akşama Şeyhülislâmın konağı önünden geçerken padişah
birdenbire arabayı durdurmuş ve konağa girmiş.
Padişahın
şereflendirdiğini gören Şeyhülislâm padişahı karşılamış ve esasen iftar zamanı
da yaklaşmış olduğundan sofralarını şereflendirmesi için padişahtan rica etmiş.
Çorbası,
eti, sebzesi yendikten sonra, sofraya altın sahanla pilav ve küçük adi cam
kâselerle de hoşaf gelmiş. Çok nefis olan hoşaf da iştahla ile içildikten sonra
altın leğen ve ibriklerde eller yıkanmış ve tam sofradan kalkılacağı sırada
padişah Şeyhülislama dönerek: “- Efendi, yemeklerinin nefasetine Allah için
hayranlıktan başka diyeceğimiz yoktur. Fakat bu arada çözemediğim bir mesele
var, şunu bana izah eder misin? Gümüşten aşağı düşmeyen bu zengin ve tantanalı
sofra takımlarının arasında o canım hoşafı koyacak güzel kristal bir kase
bulamadın da mı o adi cama benzeyen şeylere koydun a efendi!” demesi üzerine
Şeyhülislam:
“-
Şevketlim, hoşafa buz katmış olsa idik, sulandırması dolayısıyla hoşafın
kıvamını bozar ve tadını kaçırırdı, netice itibariyle de efendimiz
hazretlerinin takdirlerini kazanamazdık. Bu sebeple biz buzu kâse şeklinde
oyarak, hoşafı buza koyduk, demiş.”
DEVAMI VAR....
Yorumlar
Yorum Gönder
adsız, bağlantı ve reklam içeren yorumlar spam olarak algılanır ve yayınlanmazlar.